6 Nis 2012

BEYAZ SENFONİ


Işıklı bir mevsimden geçiyor bu yazının yolu.
Toprağın öz suyu, kendine doygun, yeni yeni filizlenmeye başlayan bir başlangıca haber veriyor. Simli tozlar yağıyor gökten, beyaz çiçekli bir mevsimi haber veriyor, tabiatın o rengarenk dokusu, canlanmanın habercisi gibi ılık bir rahia bırakıyor kalplere..Soğuk karşısında insanın acizliği ılık bir meltem rüzgarına hasret, aç gözlerle bekliyor, dünya kendine dönüyor.
Badem ağaçları telaşlı bir hazırlıkta, çiçek açacakları mevsime gülümseyerek bakıyor.
Tabiatın o beyaz senfonisi, yeni baştan yazıyor öyküleri.
Arkasında bıraktıklarını düşünmüyor, uzun bir çığlık, neşeli kahkahalara bırakıyor yerini. Kocaman bir bahçe, ortasında devinip duran alıngan bir saklı su, gizemlerini keşfetmeye çağırıyor insanı.
Kan damardan daha hızlı akıyor, daha heyecanlı, daha devingen ve daha istekli, yeni olana aç yürekler bu beyaz senfoniyi dinliyor ve bekliyor sabırla tabiatın cömert kollarını..
Geceler kısalıyor, karanlık daha az yer kaplıyor artık zaman içinde..
Güneş insanın yüzünü yakıyor, bereketli doğa filiz veriyor topraktan, çoğalıyor, kalabalıklaşıyor, cümle mahlukat yavaş yavaş çıkıyor arz üzerine. O siyah yalnızlık beyaz bir kalabalığa dönüşüyor.
İnsanın ruhu da çiçekleniyor, umutlanıyor, heyecanlanıyor..Gündüz gibi beyaz ve aydınlık gülümsemelerle yaşıyor bu rüyayı. Bahar, her yere eşit geliyor, çiçeklerle, beyaz aydınlık yollarla..
Güney kentleri daha erken karşılıyor bu senfoniyi, kuzeydekiler ise bekliyor sırasını…
Bitmeyen bir sukutla hayatının mükâfatını bekleyenler, sonunda muradına eriyor.
Her gece nasıl sabaha eriyorsa, her kışın sonu da eninde sonunda bahara çıkıyor…
Her baharı kendine has bir rengi vardır. Bu baharın rengi beyaz. Kara kışlardan çok çektiği için belki de..
Nasıl yaşıyorsun kendi baharını ?
Siyah bir mevsimde artakalan bedenini sürüklerken, şehirlerden şehirlere kurtulabiliyor musun kendinden?


Bak beyaz bir senfoni sürüp gidiyor dışarıda…diyeceğim odur ki bunca harf yığınından sonra; sadece “yaşa”…doya doya yaşa…