3 Mar 2012

OLASILIKSIZ



Günden güne azalarak ilerliyor zaman… Hırçın dalgalarıyla limanları döven denizin o dalgın, kara, azgın suları içimi yıkıyor. İçimde şehirler yıkılıyor, her gece adını bilmediğim bir sabahın koynunda uyanıyorum. Dinlediğin, söylediğin, savaştığın, yenildiğin ne varsa içimde taşıyorum. Bir “göze alınamanın” hikayesidir bu..

Terk ettiğim her şehirden daha çok sevdim seni, evet zamansız,evet sorgusuz, evet sualsiz..İçindeyken sorgulamaz insan çünkü, içindeyken düşünmez adeta öncesiz ve sonrasızdır. KÜÇÜK hesaplaşmaların insanı olamadım ben, BÜYÜK hesaplarım da olmadı. Hele hesaplayan hiç olmadım. Olasılıkların da peşinden koşmadım. Övünerek söylemiyorum ama analizlere ayıracak vaktim de hiç olmadı. Öncem yoktu, sonram hiç olmadı. Bütün ön yargılarımdan, sözlerimden, hesaplarımdan arınarak geldim.
İnsanları merak ettim, evet ama sorgulamadım. Onlar için endişelendim evet ama yargılamadım. Kalemin ve kağıdın büyüsüyle eskidim, arkamda eskimiş bir çocukluk bıraktım. Eskimiş çocuklarız biz ama çocuk gibi davranmak için büyüdük artık kabul et. Köşe kapmacalar, tuhaf akıl oyunları ve gecenin bir köşesinden çıkıp gelen şarkılar için savunmasız kaldık.

 İnsan neyi özlediğini bilemeden özleyebilir mi?

Bilmiyorsa ancak tahmin eder ve kendi gerçeğiyle yüzleşmekten  kaçar. Muhasebe defterlerine benzemez aşk. Borçlusu da alacaklısı da aynı tarafa yazılır. Karı, zararı, kazananı, kaybedeni yoktur. Zalimiyle mazlumu durur yan yana.
Koparak çoğaldık, yaşayarak azaldık. Bir gözlerimiz kaldı geriye, kırgın, dalgın, huzursuz…
Yaşanan, söylenen onca şeyden bize “bir yaşamak” kaldı..Sorgusuz, sualsiz, hep aynı döngüde, hep aynı sınırların içinde.
Ben yazıyorum, sen susuyorsun.
Ben sonunu biliyorum, sen olasılıklarını hesaplıyorsun…
Ben büyüyorum, sen eskiyorsun, cocuk yüzleri gibi..
Canım yanmadı, karanlıkta, kendi yıldızını arayan eski bir denizci gibi umutsuzca gökyüzüne bakıyorum. Şakacı yıldızlarla baş etmenin zorluğunu yeni yeni anlıyorum. Arada bir göz kırpıp insanın rotasını alt üst eden eski bir yıldız gibisin. Adındaki bu tuhaf ironi tesadüf olamaz değil mi?
Hesapla bütün olasılıkları…
Biz  gözlerimizi kapayıp olasılıksız kalana dek.